Anayasa’nın 20. Maddesi’nde düzenlenen “Özel Hayatın Gizliliği ve Korunması Hakkı”, kişinin temel hak ve özgürlüklerinden biri olup Anayasal düzeyde tanınan ve korunan bir haktır.
5982 Sayılı Kanun vasıtasıyla 2010 yılında yapılan değişiklik ile Anayasa’nın 20. Maddesi’ne bir ek fıkra eklenmiştir. Buna göre;
"Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir."
İşbu düzenleme ile Kişisel Verilerin Korunması Hakkı Anayasal güç ve güvenceye kavuşmuştur. Bu düzenleme uyarınca; Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu anlamda bireyler temel olarak, kendileri ile ilgili kişisel verilerin ilgisiz üçüncü kişilerin eline geçmemesi konusunda gerekli tedbirlerin alınmasını isteme hakkına sahip olmaktadır.
Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsamaktadır. Bu anlamda bireyler, hangi amaçla hangi kişisel verilerinin kullanıldığını öğrenme hakkına sahip olduğu gibi söz konusu kişisel verilerde herhangi bir yanlışlık bulunması halinde bu durumun düzeltilmesini ya da verilerinin silinmesini isteme hakkına da sahiptirler.
Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Yasal bir düzenleme bulunmaması ya da bireyin kendisine ait kişisel verilerin işlenmesi yönünde açık bir irade beyanının olmaması durumunda kişisel verilerin işlenebilmesi mümkün değildir.
Bu bağlamda, özetle şunu ifade edebiliriz: Anılan Anayasa değişikliği, veri sahiplerine kişisel verilerinin korunmasını isteme, bilgi alma ve ancak rızasının varlığında verilerin işlenmesi hak ve güvencelerini sağlamaktadır. Bu yönüyle düşünüldüğünde Kişisel Verilerin Korunması konusu, 6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununun yürürlüğe girmesinden de önce Anayasa değişikliğine konu olmuş ve Anayasal düzeyde korunan bir hak haline gelmiştir.
6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na aykırı haller aynı zamanda Anayasa’ya da aykırılık teşkil edeceğinden hukuksuzluk ve bunların yaptırımı aslında göründüğünden çok daha ciddi sonuçlara yol açabilecek hukuki alt yapıya sahiptir.