Teknolojinin her geçen gün daha da ilerlemesi, tıpta da etkilerini göstermektedir. Bundan 10 yıl evvel düşünüldüğünde imkansız gibi görünen operasyonlar bugün artık standart hale gelmiş bulunmaktadır. Bu teknolojik gelişmelerden estetik/plastik cerrahi de payına düşeni elbette almaktadır. Tüm bu gelişmelerin sonucu olarak estetik operasyonlar artık bir lüks olmaktan çıkıp, geniş kitleler tarafından erişilebilen bir tıbbi hizmet halini almış durumdadır. Estetiğe erişim arttıkça, hüsran niteliğinde sonuçlar da artmaktadır. 

Bahse konu estetik operasyonların bazılarına hastalar zorunluluktan başvuruyorken; bazıları ise salt daha güzel bir görünüme kavuşmak istediğinden bu sürece girmektedir. Sebep ne olursa olsun, estetik cerrahiye başvuranların tek dileği; sorunlarının hallolmasıdır. Ancak; tüm bu teknolojik gelişmeler, tıbbi müdahalelerin %100 sonuç verdiği manasına da gelmemektedir.

Basında, her geçen gün daha fazla "estetik skandalı" haberleri yer almaktadır. Estetik müdahale sonrası güzelleşmek umuduyla süreci başlatanlar, işin sonunda müdahale öncesindeki güzelliklerini arar hale gelebilmektedir. Şayet; siz de geçirdiğiniz estetik operasyonunuzun sonucundan memnun değilseniz ve ne yapacağınızı da bilmiyorsanız, umarız işbu yazımızda sorularınıza cevap bulabilirsiniz.

Estetik Operasyon Nedir?
Estetik/plastik cerrahi, kimi zaman hastanın güzelleşme arzusu ile başvurduğu, kimi zamansa fizyolojik ve/veya psikolojik nedenlerden ötürü uygulanması ihtiyacı duyulan bir tıp ihtisas alanıdır. Estetik operasyonlar, her ne kadar keyfi bir uygulama gibi görülseler ve sağlık problemi değilmiş gibi algılansalar da, Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) sağlık tanımı uyarınca*, estetik cerrahiye de pekala sağlık problemlerinin giderilmesi maksadı ile başvurulmaktadır. İlgili sağlık tanımı şöyledir:

"Tam sağlıklılık hali sadece bir hastalığın veya sakatlığın bulunmaması değil, fiziksel, mental ve sosyal olarak iyi olma halidir." (Dünya Sağlık Örgütü Anayasası md.1)

Dünya Sağlık Örgütü'nün sağlık tanımında altını çizdiği üzere, estetik görünümünden memnun olmayan kişilerin çoğu kere sosyal ve mental yönden sağlıkları bozuk olduğundan, hukukun gözünde estetik uygulamalar da diğer tüm cerrahi müdahaleler ile aynı öneme sahiptir.

Estetik Dışı Tıbbi Uygulamalarda Sonuç Sorumluluğu
Bu noktada müdahalenin hukuki yönden nitelendirilmesi önem kazanır. Örneğin; Türk hukuk sisteminde her türlü tıbbi müdahalede hasta ile hekim arasında Türk Borçlar Kanunu’nun 502. maddesi ve devamında düzenlenen VEKALET İLİŞKİSİ bulunduğu kabul edilmektedir.

Hasta ile hekim arasındaki ilişkinin, vekalet ilişkisi olarak nitelendirilmesinin ilk ve en önemli sonucu ise; hekimin hastaya karşı her türlü özen ve dikkati gösterme sorumluluğunun bulunmasına rağmen SONUÇ YÖNÜNDEN BİR SORUMLULUĞUNUN BULUNMAMASIDIR. Yani; hekim, üstüne düşen tüm sorumluluklarını yerine titizlikle getirip yapılması gereken her şeyi yaptıktan sonra bile başarısız bir sonuç elde edilirse bundan sorumlu olmaz.

Tıp literatüründe komplikasyon olarak bilinen, hekimin yapması gereken her şeyi yapıp her türlü önlemi almasına rağmen hastada olumsuz etkiler gözlenmesi halinde hekimin sorumluluğuna gidilemeyecektir. Zira; böyle bir durumda hekime yüklenebilecek bir kusur söz konusu değildir. Sonucun olumsuzluğu pek çok kere biyolojik nedenlere (hastanın bünyesi, vücudunun verdiği tepkiler v.s.) dayanıp hekimin beceri, tecrübe, özen eksikliği olarak yorumlanamamaktadır.

Estetik Müdahalelerde Sonuç Sorumluluğu
Türk Hukuku Doktrininde; Estetik müdahalelerin de Vekalet İlişkisi olarak yorumlanacağı yönünde azınlık bir görüşün karşısında, diğer tıbbi müdahalelerin aksine Estetik Müdahalelerin ESER SÖZLEŞMESİ hükümleri uyarınca yorumlanacağı yönünde baskın bir görüş bulunmaktadır. Bu baskın görüşe göre; estetik operasyonlar Türk Borçlar Kanunu’nun 470. maddesi ve devamında düzenlenen Eser Sözleşmeleri hükümlerine göre yorumlanmalıdır. Peki bu vekalet mi, eser mi tartışmasının sonucu niçin önemli?

Vekalet ilişkisinin sonuçlarından az evvel yukarıda bahsetmiştik. O halde eser sözleşmesi olarak yorumlanmasının pratik önemine geçmek gerekmektedir. Evvela şunu belirtmek gerekir ki; İlişki eser sözleşmesi uyarınca kurulduğunda da hekim, tıpkı diğer müdahalelerde olduğu gibi TÜM dikkat ve özeni göstermekle yükümlüdür. Bu noktada, iki ilişki arasında fark bulunmamaktadır.

Fark, sonuçtan sorumluluk noktasında kendini göstermektedir. Vekalet İlişkisinde şayet hekim tüm özeni göstermişse olumsuz sonuçtan sorumlu tutulamamakta iken, Eser Sözleşmesi uyarınca yorum yapıldığında hekim sonuçtan tamamen sorumludur.

Eser sözleşmesinde sonuçtan sorumluluğun arkasında yatan mantık şudur ki; kişiler estetiğe başvururken vücutlarında gerçekleşecek değişikliği ve elde edecekleri sonucu hedefleyerek bu yola girmektedirler. Tıpkı eser sözleşmesinin tipik bir görünümü olan boş araziye ev yaptırmakta olduğu gibi, kişiler, yükleniciye/bizim konumuzda estetik uzmanı hekime, vücutlarını şekillendirmek üzere başvurmaktadırlar. Boş arazinin üzerine inşa edilen evin genel görünümünden memnun olunmadığında nasıl müteahhit sorumlu tutuluyor ise, hekimin de estetik müdahalenin sonucundan sorumlu olması gerekmektedir.

Memnun Olmadığınız Estetik Müdahale Sonucuna Karşı Ne Yapabilirsiniz?
Her türlü sağlık hukuku problemi gibi estetik müdahalelerin sonucuna yönelik sorunlar da mahkemelere taşınabilmektedir. Açılacak tazminat davalarına konu edilebilen estetik operasyonlarında hekimler, eser sözleşmesinin doğal sonucu olarak, müdahalenin neticesinden KUSURLARINA BAKILMAKSIZIN sorumlu olmaktadırlar.

Bu halde mahkemelerin tespit etmeye çalıştığı nokta şudur: Yapılan estetik müdahalenin sonucu aslında işin başında tarafların anlaştıkları sonuç mu, yoksa hekim vaat ettiği sonucu sunmadı mı? Diğer bir inceleme konusu da, hastanın kusuru var mı?

Sonuç olarak; şayet siz de yaptırdığınız estetik müdahalenin sonucundan memnun değilseniz, doktorun kusurunu gözetmeksizin hukuki yollara başvurarak dava açabilir, hakkınızın peşine düşebilirsiniz. Zira; yukarıda bahsettiğimiz üzere estetik müdahalelerin eser sözleşmesi uyarınca yorumlanacağı yönündeki baskın görüş, hakimlerin ve hatta yüksek mahkeme olan Yargıtay'ın da yerleşik uygulamalarına geçmiş durumdadır. Yazımızın sonunda yer verdiğimiz emsal Yargıtay kararında bunu görmeniz mümkündür.

Açacağınız davaların takibinde sağlık hukuku alanında uzmanlığını kanıtlamış avukatlar ile çalışmanızı tavsiye eder, haklarınıza sağlığınıza bir an evvel kavuşmanız temennilerimizi sunarız.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi T. 26.11.2015, E. 2015/11701 K. 2015/19001 sayılı ilamı

"...Davaya dayanak yapılan maddi olgu, göğüslere silikon takılması ve göğüslere istenilen ve kararlaştırılan biçime uygun güzel bir görünüm kazandırılmasıdır. Varılmak istenilen sonucun ve buna dayalı olguların hukuki nitelendirilmesi yapıldığında ise, yanlar arasında BK.’nun 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisinin bulunduğu açıklıkla ortadadır. Eser sözleşmelerini diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran önemli hususlardan birisi de sonuç sorumluluğu, yani tarafların iradeleri doğrultusunda yüklenici tarafından bir sonucun meydana getirilmesi taahhüdüdür. Burada vekâlet akdindeki gibi sonuç taahhüt edilmeksizin sadece bir işin görülmesi taahhüdü bulunmamakta, bir eserin-sonucun yaratılıp teslim edilmesi borcu altına girilmektedir. Bu borcun altına giren taraf yani yüklenici, BK.’nun 356/1. maddesi ve işin mahiyeti gereği işi sadakat ve özenle yerine getirmek zorundadır. Sadakat borcu yüklenicinin iş sahibinin yararına olacak şeyleri yapma ve ona zarar verecek her türlü eylemden kaçınma anlamını taşır.”

Yukarı